Sakat Nedir ve Ne Demek?
Sakat (sıf. ve i. )
( ﺳﻘﻂ ) sıf. ve i. (Ar. saḳaṭ “işe yaramaz şey”)
Sakat (sıf. ve i. )
(Hava için) Bir kararda gitmeyen, dikkat edilmezse sağlığa dokunan: Ahmet Bey havalar sakat (Burhan Felek).
Sakat (sıf. ve i. )
Eksik, kusurlu, bozuk, hatâlı: “sakat mal.” “sakat fikir.” Bir tek kişinin keyfine bağlı olan sistemler sakattır ve zararlıdır (Burhan Felek). Batı ideolojisi Descartes’tan beri sakat (Cemil Meriç).
Sakat (sıf. ve i. )
Hasta veya kusurlu (organ): Hayâtımı ederim ben fedâ onun yoluna / Sakın dokunmayınız yavrunun sakat koluna (Hüseyin Sîret). Zavallı Hacı Kalfa, ikide bir sakat ayağını sürüye sürüye yukarı çıkıyor (Reşat N. Güntekin).
Sakat (sıf. ve i. )
i. Bir şeyin kusurlu, bozuk, işe yaramaz tarafı: “Malın sakatı.” “Kumaşın sakatı.” “Bluzün tam arkasında sakatı var.” ѻ sakat kalmak: Kazâ veya hastalık sonucunda bir organı ârızalı ve sakat duruma gelmek: Ölmek genç yaşında sakat kalmaktan çok iyiydi (Ömer Seyfeddin). Ameliyat olacağımı, sakat kalacağımı düşünmüyordum; içimde garip bir karıncalanma hâlinde bir takım iniltiler, mırıltılar, şekilsiz gölgeler seziyordum (Peyâmi Safâ).
Sakat (sıf. ve i. )
Vücûdunda bir eksikliği veya bir organında ârızası bulunan (canlı), engelli, özürlü, alil: “sakatları koruma derneği.” Arkadaşlarım yalnız sakat ve ihtiyar bir iki leylektir (Ahmet Hâşim). Belki yüz yaşında, baktığı sakat leylekler kadar amelimanda bir ihtiyar (Ahmet Hâşim). Halk niçin dâima kör, topal, sakat dilencilere sadaka verir: –Bir gün olur, biz de bunlardan biri gibi oluruz diye düşünür de ondan (Fâik Reşat).
Sakat Kelimesi TDK Sözlük Anlamı
Sakat
Bozuk veya eksik "Sakat bir anlatım." "Sakat bir iş."
Sakat (sıfat)
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü "Ben gördüğünüz gibi bir sakat askerim, malul." - Y. K. Karaosmanoğlu
Sakat Kelimesi Diğer Sözlüklerde Ne Anlama Geliyor?
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Çıban ya da yara kabuğu.
Saçkıran hastalığı.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Köpek dışkısı.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Köpek pisliği.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Riskli
Sakat Kelimesinin Diğer Dillerdeki Anlamı
- İNGİLİZCE (USA) Crippled “ What is crippled ”
- ALMANCA Verkrüppelt “ Was ist verkrüppelt ”
- İSPANYOLCA Paralizado “ Lo que está paralizada ”
- ÇİNCE 残废 “ 什么是残废 ”
- FRANSIZCA Paralysé “ Ce qui est paralysé ”
- Arapça شلت “ ما هو شلت ”
- İTALYANCA Paralizzato “ Che cosa è paralizzato ”
- JAPONCA 痛んだ “ えふ ”
- PORTEKİZCE Aleijado “ O que é aleijado ”
Sakat Kelimesinin Braille Alfabesinde Gösterimi
S
A
K
A
T
Sakat Kelimesinin İşaret Dilindeki Gösterimi
S
A
K
A
T
Sakat Kelimesi İle Türetilen Diğer Kelimeler
Sakat İle İlgili Kelimeler ve Anlamları
Ortopedik sakatlıklar
çocg. Bedenin kemik, eklem ve kaslarının iyi gelişememesi nedeniyle ortaya çıkan bedensel engeller.
Sakatat
Kasaplık hayvanlardan elde edilen ve insan tüketimine uygun karaciğer, böbrek, dalak, testis, yürek, dil, yemek borusu dış kırmızı kası eti, diyafram kası, işkembe, bağırsak, paça, dil, kelle ve küçükbaşta beyin gibi organ ve organ parçaları.
Sakatlık sigortası
Çalışma gücünü bir bölümünü ya da bütününü yitiren, bu nedenle geçimi sarsılan sigortalıya maddi destek sağlayan sigorta kolu.
Beden sakatlama
Büyüsel ve dinsel amaçlarla ya da güzellik düşüncesiyle bedenin değişik bölgelerinin doğal biçimini değiştirme, kesme, bozma, sakatlama, biçimini bozma.
Sakatatçi
Sakatat satan kimse.
Sakatlamak
Sakat duruma getirmek. Bozuk ve kusurlu duruma getirmek, bozmak: “Orucunu sakatlamak.”
Sakatlanmak
Sakat duruma gelmek. Kusurlu, ârızalı duruma gelmek, bozulmak: “Orucu sakatlanmak.” “Abdesti sakatlanmak.”
Sakatlik
Sakat olma durumu, mâlûliyet: “Aslan gibi adam, hiçbir sakatlığı yok.” Kusur, hatâ, bozukluk: Kiracı, “Gāliba çatıda bir sakatlık var… şunu bir tâmir ettirseniz” der . Bâzılarının da meselâ zor kelimesi gibi Türkçe olmadığı düşünülürse tutulan yolun sakatlığı daha iyi anlaşılır . Mânâya girmeden şekil sakatlıkları bunlar . mec. Yaramaz durum, terslik, aksilik, kazâ: Tanrı saklasın, bir sakatlık çıkarsa benim gibi bir iki yakın dostla berâber gene kendileri ağlarlar .
Sakat
Vücûdunda bir eksikliği veya bir organında ârızası bulunan , engelli, özürlü, alil: “Sakatları koruma derneği.” Arkadaşlarım yalnız sakat ve ihtiyar bir iki leylektir . Belki yüz yaşında, baktığı sakat leylekler kadar amelimanda bir ihtiyar . Halk niçin dâima kör, topal, sakat dilencilere sadaka verir: –Bir gün olur, biz de bunlardan biri gibi oluruz diye düşünür de ondan . Hasta veya kusurlu : Hayâtımı ederim ben fedâ onun yoluna / Sakın dokunmayınız yavrunun sakat koluna . Zavallı Hacı Kalfa, ikide bir sakat ayağını sürüye sürüye yukarı çıkıyor . Eksik, kusurlu, bozuk, hatâlı: “Sakat mal.” “Sakat fikir.” Bir tek kişinin keyfine bağlı olan sistemler sakattır ve zararlıdır . Batı ideolojisi Descartes’tan beri sakat . Bir kararda gitmeyen, dikkat edilmezse sağlığa dokunan: Ahmet Bey havalar sakat . i. Bir şeyin kusurlu, bozuk, işe yaramaz tarafı: “Malın sakatı.” “Kumaşın sakatı.” “Bluzün tam arkasında sakatı var.” ѻ Sakat kalmak: Kazâ veya hastalık sonucunda bir organı ârızalı ve sakat duruma gelmek: Ölmek genç yaşında sakat kalmaktan çok iyiydi . Ameliyat olacağımı, sakat kalacağımı düşünmüyordum; içimde garip bir karıncalanma hâlinde bir takım iniltiler, mırıltılar, şekilsiz gölgeler seziyordum .